Stephen King‘in aynı adlı romanından uyarlanan ve son dönemin dikkat çeken gerilim dizilerinden biri olan The Institute, izleyicilerden gelen olumlu tepkilerin ardından resmi olarak 2. sezon onayını aldı. Tam da bu akşam (26 Ağustos) yayınlanacak olan ilk sezon finalinin arifesinde gelen bu haber, dizinin hayranlarını sevindirirken, başrol oyuncusu Joe Freeman’dan gelen bir fikir, serinin geleceği hakkında heyecan verici bir tartışma başlattı. Acaba The Institute, bir antoloji dizisine mi dönüşmeli?
Kitabın Ötesine Geçmek: 2. Sezon Nasıl Olacak?
Benjamin Clavell ve Jack Bender tarafından yaratılan dizi, telepatik güçlere sahip çocukların kaçırılıp tutulduğu gizemli bir tesisi, yani “Enstitü”yü konu alıyor. İlk sezon, King’in romanının hikayesini tamamen kapsayarak bir sonuca ulaştı. Bu da demek oluyor ki, 2. sezon artık kaynak materyalin dışına çıkarak tamamen özgün bir hikaye anlatmak zorunda. Eleştirmenlerden karışık yorumlar alsa da, izleyicinin diziye olan ilgisi MGM+’a yeni bir sezon için yeşil ışık yaktırmaya yetti. Şimdi asıl soru, yazarların bu ilgiye layık, King’in dünyasının ruhunu taşıyan yeni bir hikaye yaratıp yaratamayacağı.
Başrol Oyuncusundan Cüretkar Fikir: Farklı Ülkeler, Farklı “Enstitüler”
Dizide Luke Ellis karakterini canlandıran ve usta aktör Martin Freeman’ın oğlu olan Joe Freeman, Screen Rant’e verdiği röportajda dizi için aklındaki cüretkar fikri paylaştı. Freeman’ın önerisi, diziyi bir antoloji formatına taşımak.
Freeman’ın fikri şu şekilde: “İkinci sezonda tamamen başka bir yere, mesela Japonya’ya veya dünyanın herhangi bir yerine gitsek… Olayları o yerin bakış açısından izlesek. Orijinal kitaptaki karakterlerin hiçbiri olmasa ve tamamen farklı insanlar tarafından, farklı bir dilde, apayrı bir hikaye anlatılsa. Bence bu çok havalı olurdu. Tabii bu fikir, ikinci sezonda benim işsiz kalmam anlamına geliyor ama olsun.”
Peki Bu Fikir İşe Yarar mı?
Joe Freeman’ın bu “antoloji” önerisi, aslında dizinin temelindeki “dünyanın dört bir yanına yayılmış gizli bir organizasyon” fikrini genişletmek için harika bir yol. American Horror Story veya True Detective gibi her sezon farklı bir hikaye anlatan dizilerin başarısı ortada. Bu, hem konsepti taze tutar hem de dünyanın farklı yerlerindeki “Enstitü”lerin nasıl işlediğini göstererek evreni zenginleştirir.
Ancak madalyonun diğer yüzü de var. Dizinin ilk sezondaki başarısı, büyük ölçüde Luke, Ben Barnes’ın canlandırdığı Tim Jamieson ve Mary Louise Parker’ın Mrs. Sigsby’si gibi karakterler ve oyuncuların performanslarına bağlıydı. İzleyicinin sevdiği bu karakterleri tamamen bir kenara bırakıp sıfırdan başlamak, büyük bir risk olabilir.
Şimdilik dizinin 2. sezonda ana karakterleriyle yola devam etmesi bekleniyor. Ancak Freeman’ın bu “kafa açan” fikri, serinin gelecekte ne kadar ilginç yollara sapabileceğinin de bir sinyali.
