Bazı filmler vardır, karakterler film boyunca bir şeyin peşinden koşar, onun için ölür, öldürür ama filmin sonunda o şeyin ne olduğu pek de önemli değildir. İşte o “şey”, sinemanın en zeki ve en çok yanlış anlaşılan anlatı aracının ta kendisidir: MacGuffin. Bu terimi sinema dünyasına kazandıran ise gerilim ustası Alfred Hitchcock‘tan başkası değil.
Hitchcock’un Aslan Kapanı: MacGuffin Tam Olarak Nedir?
Hitchcock, bu konsepti açıklamak için yıllarca aynı sevimli ve absürt hikayeyi anlatmıştır:
“İki adam trende seyahat eder. Biri diğerine sorar, ‘Baş üstü rafındaki o paket de ne?’ Diğeri cevaplar, ‘O bir MacGuffin.’ Adam tekrar sorar, ‘MacGuffin de ne?’ Diğeri, ‘İskoçya’nın dağlık bölgelerinde aslan yakalamak için kullanılan bir alet,’ der. İlk adam şaşırır, ‘Ama İskoçya’nın dağlık bölgelerinde aslan yoktur ki!’ Diğeri cevap verir, ‘E o zaman o da bir MacGuffin değil demektir!'”
Bu hikayeden de anlaşılacağı gibi, bir MacGuffin aslında “hiçbir şeydir.” O, karakterlerin delicesine arzuladığı, peşinden koştuğu ama seyirci için ne olduğunun zerre öneminin olmadığı bir bahanedir. Tek amacı, hikayeyi başlatmak ve karakterleri harekete geçirmektir.
Önemli Bir Ayrım: Tek Yüzük Neden Bir MacGuffin Değildir?
Bu terim sık sık yanlış kullanılır. Örneğin, Yüzüklerin Efendisi’ndeki Tek Yüzük bir MacGuffin değildir. Çünkü Yüzük’ün kendine ait bir iradesi, gücü ve hikayenin finalini doğrudan etkileyen özellikleri vardır. Onu başka bir objeyle değiştiremezsiniz. Aynı şekilde, Star Wars’taki Ölüm Yıldızı planları da bir MacGuffin değildir; çünkü o planların spesifik bir işlevi vardır ve hikaye onlarsız ilerleyemez. Kısacası, eğer bir obje hikayenin finalinde kilit bir rol oynuyorsa ve yeri doldurulamazsa, o bir MacGuffin değildir.
Sinema Tarihinin En İyi 5 MacGuffin’i
1. Pulp Fiction’daki O Çanta (1994)
MacGuffin’lerin kutsal kasesi. Film boyunca herkesin peşinde olduğu, içini açanın yüzünü altın bir ışığın kapladığı o gizemli çanta… İçinde ne olduğunu asla öğrenemeyiz. Çünkü önemli değildir. Önemli olan, o çantanın karakterleri bir araya getirmesi ve o kanlı olaylar zincirini başlatmasıdır.
2. The Big Lebowski’deki Halı (1998)
Sinema tarihinin en komik ve en felsefi MacGuffin’i. The Dude’un (Ahbap), sırf “odayı gerçekten tamamladığı” için, üzerine işenen halısının tazminatını alma çabasıyla başlayan o absürt macera, aslında halıdan çok daha fazlası olur. O halı yerine Dude’un bowling topu da çalınabilirdi, hikaye yine aynı şekilde ilerlerdi.
3. The Maltese Falcon (Malta Şahini) (1941)
Bu türün atası olarak kabul edilir. Herkesin peşinde olduğu o değerli şahin heykeli. Heykelin kendisinin bir özelliği yoktur, tek özelliği “çok değerli” olmasıdır. Bu arzu, filmdeki tüm ihanetlerin, cinayetlerin ve entrikaların motorudur.
4. Citizen Kane’deki “Rosebud” (1941)
Kavramsal bir MacGuffin. Charles Foster Kane’in son nefesinde söylediği bu kelime, tüm filmin gizemini oluşturur ve bir gazetecinin onun hayatını araştırmasına neden olur. Filmin sonunda “Rosebud”un aslında Kane’in çocukluğundaki kızağın adı olduğunu öğreniriz. Ancak bu kelime, herhangi başka bir kelime de olabilirdi. Önemli olan, o kelimenin temsil ettiği kayıp masumiyetti, kelimenin kendisi değil.
5. Psycho’daki 40.000 Dolar (1960)
Hitchcock’un kendi tuzağı. Marion Crane’in patronundan çaldığı 40.000 dolar, onun kaçmasına ve o meşhur Bates Motel’e gelmesine neden olan şeydir. Ancak Marion, Norman Bates ile tanıştıktan sonra, ne biz ne de hikaye o parayı bir daha umursarız. Para, sadece kurbanı katilin kapısına getiren bir bahaneydi.
