Bir aktör, kariyerinin zirvesi olan Oscar’ı kazandıktan sonra ne yapar? Cillian Murphy‘nin cevabı net: Konfor alanından tamamen çıkıp, kendini kaotik, hırpalayıcı ve duygusal olarak zorlayıcı bir projenin tam ortasına atmak. Murphy’nin başrolünde olduğu ve Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Steve, Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği) gibi ilham veren öğretmen filmlerinin tam zıttı; bir ıslah okulunun yıkık dökük duvarları arasında, hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin ruhsal enkazını anlatan, izlemesi zor ama performanslarıyla unutulmaz bir drama.
Islah Evinde Bir Perşembe Günü: Filmin Konusu
Yönetmen Tim Mielants’ın filmi, bizi 1990’lar Britanya’sında, sorunlu ergen erkekler için bir tür özel ıslah okulu olan Stanton Wood’a götürüyor. Filmin tamamı, okula bir belgesel çekmek için gelen bir film ekibinin kayıtta olduğu, tek bir kaotik gün ve gecede geçiyor. Okulun başöğretmeni olan Steve (Cillian Murphy), hayatını bu çocukları rehabilite etmeye adamış gibi görünse de, aslında kendi geçmişinin hatalarını unutmaya çalışan, gizli bir alkolik ve belki de daha fazlasıdır.
Hikayenin diğer merkezinde ise, güne ot içip tarlalarda dans ederek başlayan, ailesiyle bağları kopuk ve sınıf arkadaşları tarafından zorbalığa uğrayan genç öğrenci Shy (Jay Lycurgo) yer alıyor. Belgesel ekibinin sorduğu o kilit soruya, “Kendini üç kelimeyle anlat,” Shy’ın verdiği cevap her şeyi özetliyor: “Depresif, öfkeli ve sıkılmış.”
Cillian Murphy’nin Omuzlarında Yükselen Bir Enkaz
Film, kusurlarına rağmen ayakta duruyorsa, bu kesinlikle Cillian Murphy ve Jay Lycurgo’nun omuz omuza verdiği güçlü performanslar sayesinde. Murphy, iyi niyetli ama omuzlarındaki yükün altında ezilen, her an patlamaya hazır bir adamın portresini inanılmaz bir enerji ve kararlılıkla çiziyor. Oscar sonrası onu bu kadar ham ve savunmasız bir rolde izlemek, ne kadar cesur bir aktör olduğunun kanıtı. Ona, genç oyuncu Jay Lycurgo, Shy’ın o trajik ve isyankar ruhunu yürek burkan bir samimiyetle eşlik ediyor. İkilinin arasındaki o sessiz ve gerilimli anlar, filmin en güçlü yanını oluşturuyor. Yönetmen Tim Mielants’ın daha önce Peaky Blinders’da da Murphy ile çalışmış olması, aralarındaki o yaratıcı güvenin bu zorlu performansı ortaya çıkardığını düşündürüyor.
Niyeti İyi Ama Yönü Kayıp Bir Yönetmenlik
Ancak filmin en büyük sorunu da burada başlıyor. Mielants, okulun o kaotik ve dağınık atmosferini yansıtmak için bilinçli olarak dağınık bir yönetmenlik tercih ediyor. Ancak sürekli dönen kamera hareketleri ve hikayeye hizmet etmeyen uzun planlar, bir noktadan sonra bir stil tercihi olmaktan çıkıp, filmin odağını kaybetmesine neden oluyor. Film, ne anlatmak istediğinden tam olarak emin olamayan, Steve‘in mi yoksa Shy’ın mı hikayesini anlattığına karar veremeyen bir yapıya bürünüyor.
Steve, ilham veren dersler veya kolay cevaplar sunan bir film değil. Aksine, bittiğinde zihninizde sorularla sizi baş başa bırakan, dağınık, yorucu ama bir o kadar da güçlü bir deneyim. Cillian Murphy‘nin Oscar sonrası ilk performansını görmek için bile izlenmeyi hak eden, kusurlu ama unutulması zor bir film.
Film, 3 Ekim’de Netflix‘te yayınlanacak.
Artıları & Eksileri
Artıları (+):
- Cillian Murphy’den Oscar sonrası yeni bir dev performans.
- Genç oyuncu Jay Lycurgo’dan etkileyici bir çıkış.
- “İlham veren öğretmen” klişelerini cesurca yıkması.
- Yürek burkan, güçlü ve gerçekçi anlara sahip olması.
Eksileri (-):
- Ne anlatmak istediği belli olmayan dağınık bir mesaj.
- Hikayeye hizmet etmeyen, zaman zaman kontrolden çıkan bir yönetmenlik.
- Steve ve Shy karakterleri arasında gidip gelen kararsız bir bakış açısı.
