Harry Potter gibi küresel bir fenomenin merkezinde büyümek, bir oyuncuyu hayat boyu finanse edebilir, ancak aynı zamanda üzerine muazzam bir baskı yükler. Bitmek bilmeyen çekim takvimleri, yorucu basın turları ve asla sönmeyen spot ışıkları… Gözlerimizin önünde Hermione Granger olarak büyüyen Emma Watson için, bu işin getirdiği yük, bir noktada onu oyunculuktan tamamen uzaklaşmaya itti.
Yedi yıldır büyük bir projede yer almayan Watson, Hollywood Authentic‘e verdiği samimi bir röportajda, bu uzun sessizliğinin ardındaki nedenleri ve özellikle işin kamera arkasındaki kısmıyla ilgili hislerini ilk kez bu kadar net bir şekilde anlattı.
Sanatı Sevmek, “Satmayı” Sevmemek
Watson, oyunculukla adeta bir piyango kazandığını ve başına gelenlerin ne kadar sıra dışı olduğunun farkında olduğunu belirtiyor. Ancak onun için asıl sorun, işin kendisinden çok, o sanat eserini “pazarlama ve satma” zorunluluğu olmuş.
Watson, bu konuda dürüstçe şunları söylüyor: “Bu işin dengesi fena halde şaşabiliyor. Dürüst olacağım ve şunu söyleyeceğim: Bir şeyleri satmayı hiç özlemiyorum. Bunun oldukça ruh emici olduğunu fark ettim. Ama yeteneklerimi kullanmayı çok özlüyorum, sanatı çok özlüyorum. Sadece gerçekten keyif aldığım o küçük kısmı yapmaya çok az fırsatım olduğunu gördüm.”
Watson, kameralar çalışmaya başladığında, bir sahne üzerine konuştukları veya bir şeyi nasıl yapmak istediğini düşündüğü o yaratıcı anları çok sevdiğini belirtiyor. O anı, “yoğun bir meditasyon şekli” olarak tanımlıyor çünkü o anda dünyadaki her şeyi unutup sadece o ana odaklanabiliyorsunuz. “Bu inanılmaz özgürleştirici. Bunu derinden özlüyorum. Ama o baskıyı özlemiyorum.”
Peki Ya “Cursed Child”? O Kapı Neden Kapalı?
Yıllardır hayranlar, Watson’ı Daniel Radcliffe ve Rupert Grint ile birlikte bir Harry Potter and the Cursed Child film uyarlamasında yeniden görmeyi umut ediyor. Hatta ilk iki filmin yönetmeni Chris Columbus bile bunun harika olacağını söylemişti.
Ancak Watson’ın, devasa filmlerin arkasındaki o pazarlama makinesine karşı olan bu hisleri, bu hayalin gerçekleşme ihtimalini oldukça düşürüyor. Cursed Child gibi bir film, onu hayatının en büyük küresel basın turunun tam merkezine koyardı. Ve açıklamalarına bakılırsa bu, Watson’ın yeniden ziyaret etmek istediği son şey.
Emma Watson, oyunculuğa kapıyı tamamen kapatmış değil. Ancak onun bu samimi itirafları, Hollywood’un parlak ışıklarının ardındaki o yorucu ve bazen de “ruh emici” gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor. O, sanatı özlüyor, angaryayı değil.
