Spider-Man, tüm zamanların en sevilen süper kahramanlarından biri. Ve bu sevgi, onu canlandıran aktörlere karşı da büyük bir tutku ve sadakat doğuruyor. Son yirmi yılda üç farklı aktör, ağ atıcının o kırmızı-mavi kostümünü giyme sorumluluğunu üstlendi. Andrew Garfield’ın hakkını teslim etsek de, hayranların kalbindeki asıl savaş her zaman iki isim arasında oldu: Sam Raimi’nin efsanevi üçlemesinin (2002-2007) yıldızı Tobey Maguire ve Marvel Sinematik Evreni’nin (MCU) güncel Örümcek’i Tom Holland.
Peki, bu zorlu kapışmanın galibi kim? Kanıtları, eleştirmen yorumlarını ve hayranların sesini dinleyerek, en iyi canlı-çekim Spider-Man’i taçlandırma zamanı.
Tobey Maguire’ın Kozları: İkonik Anlar ve Duygusal Ağırlık
Tom Holland’ın MCU’daki anları harika, buna şüphe yok. Ancak sinema tarihine kazınmış, “ikonik” anlar söz konusu olduğunda, Tobey Maguire’ın performansı hala rakipsiz. Mary Jane ile yağmur altında o meşhur baş aşağı öpüşme sahnesini söyleyip başka bir şey demesek bile yeter. Bu, sadece bir Spider-Man anı değil, bir sinema anıdır.
Ama neden duralım ki? Ben Amca’nın o ölümsüz “büyük güç, büyük sorumluluk getirir” sözü, Norman Osborn’un trajik ölümü ve evet, ne kadar alay edilse de o “emo Peter’ın” tuhaf dans hareketleri… Hepsi kolektif hafızamızda yer etti. Ancak zirvede, şüphesiz Spider-Man 2’deki o meşhur tren sahnesi var. Doc Ock ile olan mücadelesinin ardından, maskesi yırtılmış, bitkin düşmüş Peter’ın kontrolden çıkan bir metroyu durdurma çabası ve sonrasında New York halkının onu korumak için ayağa kalkması… Bir Reddit kullanıcısının dediği gibi, trendeki birinin “O daha sadece bir çocuk” diye bağırdığı o an, Spider-Man’in zirve anıydı. Maguire, kahramanlığın ardındaki o acıyı, o yükü ve o fedakarlığı mükemmel bir şekilde yansıttı.
Tom Holland’ın Kozları: Çizgi Romanlara Sadakat ve Gençlik Enerjisi
Tobey Maguire, Peter Parker’ın dramını harika yansıtsa da, ilk film çıktığında 27 yaşındaydı ve bir lise öğrencisinden çok, bir üniversiteli gibi duruyordu. Tom Holland ise, role ilk başladığında gerçekten bir gençti ve o liseli enerjisini, sakarlığını ve neşesini role mükemmel bir şekilde taşıdı.
Holland’ın versiyonu, çizgi romanlara birçok açıdan daha sadıktı. Kendi ağ atıcılarını kendi yapması, Peter’ın o dahi yönünü vurguladı. Ned ile olan arkadaşlığı, Maguire’ın Harry Osborn ile olan karmaşık ilişkisinden çok daha samimi ve gerçekçiydi. En önemlisi de, MCU entegrasyonu sayesinde, Spider-Man’i olması gerektiği yerde, yani diğer kahramanların olduğu bir dünyada gördük. Onun Tony Stark’a hayranlık duyması, Doctor Strange’den yardım istemesi, çizgi roman okurlarının yıllardır hayalini kurduğu anlardı.
Mirası Başlatan Adam: Raimi ve Maguire
Bugünlerde her köşe başında bir süper kahraman filmi var ama 2000’lerin başında durum böyle değildi. 1997’deki Batman and Robin faciası, türü neredeyse bitirmişti. İşte böyle bir ortamda, Sam Raimi’nin çektiği ve Tobey Maguire’ın başrolünde olduğu 2002 yapımı Spider-Man, her şeyi değiştirdi. O, bir çizgi roman uyarlamasının hem milyar dolarlık bir gişe canavarı hem de kalbi ve ruhu olan bir karakter draması olabileceğini kanıtladı. Modern süper kahraman filmlerinin altın çağını başlatan devrim, o filmle başladı.
Kazanan: Tobey Maguire
Bu çok yakın bir dövüş. Tom Holland, harika, enerjik ve çizgi romanlara sadık bir Spider-Man. Ancak o, kendisinden önce çizilmiş bir yol haritasını takip ediyor. O haritayı çizen, o altın standardı belirleyen ise Tobey Maguire ve Sam Raimi’ydi.
Eleştirmen Bob Chipman’ın dediği gibi, “Peter Parker, daha iyi bir insan olamamanın getirdiği suçluluk duygusu altında ezilecek kadar iyi bir insandır ve Tobey Maguire bunu mükemmel bir şekilde başarıyor.” Holland’ın filmlerindeki en dramatik anlar bile, aslında Maguire’ın yarattığı o temel üzerine inşa edilmiştir. Bu yüzden, en iyi canlı-çekim Spider-Man tacı, hala ilk sahibine, Tobey Maguire‘a aittir.
