Peter Jackson‘ın Orta Dünya filmlerini bu kadar özel kılan şeylerden biri, defalarca izleseniz bile her seferinde yeni bir detay, yeni bir anlam katmanı keşfedebilmenizdir. Hobbit: Smaug‘un Çorak Toprakları’nda Bilbo’nun, ejderha Smaug ile Yalnız Dağ’ın hazineleri üzerinde yaptığı o gerilim dolu sohbet, üçlemenin en unutulmaz sahnelerinden biridir. Ancak bu sahnenin içinde, Smaug’un ağzından çıkan ve ilk başta masum bir lakap gibi duran tek bir kelime, aslında Gandalf‘ın en büyük kabusunu ve çok daha karanlık bir ittifakı sessizce doğruluyordu.
Sorun Ne? Smaug’un O Kelimeyi Bilmemesi Gerekirdi
Sahnede Smaug, Bilbo’nun asıl niyetini anlar ve öfkeyle kükrer: “Meşekalkan! O pis Cüce gaspçı! Seni buraya Arken Taşı için gönderdi, değil mi?… Onun pis amacını bir süre önce tahmin etmiştim. Ama önemi yok. Meşekalkan’ın macerası başarısız olacak. Karanlık geliyor.”
Burada kilit kelime “Meşekalkan” (Oakenshield). Thorin’in bu lakabı kazanma hikayesini hatırlayalım: Cüceler ve Orklar arasındaki o kanlı Azanulbizar Savaşı’nda, kalkanı parçalanan Thorin, bir meşe dalını kendine siper ederek dövüşmüş ve bu kahramanlığıyla “Meşekalkan” unvanını almıştı.
Şimdi zaman çizelgesini gözden geçirelim:
- Smaug, Yalnız Dağ’a saldırıp kendini hazinenin üzerine kapattığında yıl, Üçüncü Çağ’ın 2770’iydi.
- Thorin’in “Meşekalkan” lakabını kazandığı Azanulbizar Savaşı ise 2799 yılında, yani Smaug dağa yerleştikten neredeyse 30 yıl sonra gerçekleşti.
- Bilbo’nun Smaug ile karşılaştığı tarih ise 2941’di.
Smaug, yaklaşık 170 yıldır dağdan dışarı adımını atmamış, bir hazine yığınının üzerinde uyuklayan, dış dünyadan tamamen izole bir varlık. Peki, nasıl olur da 30 yıl önce bir savaşta kazanılmış, son derece spesifik bir lakabı bilebilir?
Bilginin Kaynağı: Karanlık Lord Sauron
Bu bilginin Smaug’a ulaşmasının tek bir mantıklı yolu var: Sauron. Azanulbizar Savaşı’nda Cücelerin karşısındaki Ork ordusunun komutanı kimdi? Azog. Azog kime hizmet ediyordu? Sauron’a. Thorin’in o savaşta gösterdiği kahramanlığı ve kazandığı yeni lakabı efendisi Sauron’a rapor etmemiş olması imkansız.
Gandalf’ın en başından beri korktuğu şey de tam olarak buydu. O, Thorin’in macerasını sadece bir hazine avı olarak değil, kuzeydeki en büyük tehdit olan Smaug’u, yükselmekte olan Sauron’un saflarına katılmadan önce ortadan kaldırmak için bir fırsat olarak görüyordu. Beklenmedik Yolculuk’ta Ak Divan’ı uyardığı o meşhur sahneyi hatırlayın: “Smaug kimseye sadakat borçlu değildir, ama eğer Düşman’ın tarafına geçerse, bir ejderha korkunç bir etki için kullanılabilir.”
Gandalf’ın Kabusu ve Diğer İpuçları
Smaug’un “Meşekalkan” demesi, bu korkunun gerçeğe dönüştüğünün en net kanıtıdır. Sauron, Thorin’in Yalnız Dağ’a doğru yola çıktığını öğrendiğinde, potansiyel müttefiki olan Smaug’u uyarmak için (muhtemelen Gundabad’dan gelen savaş yarasalarıyla) bir haberci göndermişti. Smaug’un “Karanlık geliyor” demesi de, Sauron’un planlarından haberdar olduğunu gösteren bir başka ipucudur.
Üçlemenin genişletilmiş versiyonlarını izleyenler için bu ittifak çok daha nettir. Smaug’un Çorak Toprakları’nın genişletilmiş versiyonunda Gandalf, Dol Guldur’da Thorin’in babası Thráin’i bulur. Aklını yitirmiş durumdaki Thráin, Gandalf’a acı gerçeği fısıldar: “ejderha ve O (Tek Olan)… ittifak içindeler.”
Bu küçücük detay, aslında Hobbit üçlemesinin bütün alt metnini değiştiriyor. Bu, sadece bir grup Cüce’nin altınlarını geri alma hikayesi değil; Gandalf‘ın, Sauron’un Orta Dünya’yı ateşe verecek o korkunç ittifakını engellemek için zamanla yarıştığı, çok daha büyük bir satranç oyununun bir parçası. Neyse ki, Okçu Bard’ın o tek ve isabetli atışı, sadece bir ejderhayı değil, aynı zamanda Orta Dünya’nın gördüğü en korkunç ittifaklardan birini de tarihin derinliklerine gömdü.
