Keanu Reeves denince aklınıza ne geliyor? Muhtemelen siyah trençkotuyla mermilerden kaçan Neo, ya da intikam için tüm yeraltı dünyasını karşısına alan takım elbiseli suikastçı John Wick. Reeves, kariyerini aksiyon türünü yeniden tanımlayan, popüler kültüre damga vuran ve unutulmaz anlarla dolu filmler üzerine inşa etmiş bir Hollywood efsanesi. Ancak konu saf gişe rakamlarına geldiğinde, bu efsanenin kariyer zirvesi, ne kurşunlardan ne de dövüş sanatlarından geliyor. İster inanın ister inanmayın, Keanu Reeves’in en yüksek hasılat yapan filmi, bir Pixar animasyonu olan Oyuncak Hikayesi 4 (Toy Story 4).
Rakamlar Yalan Söylemez: Animasyonun Aile Gücü
2019’da vizyona giren Oyuncak Hikayesi 4, dünya çapında tam 1.07 milyar dolardan fazla hasılat yaparak küresel bir fenomene dönüştü. Bu rakam, Reeves’in en ikonik aksiyon filmlerinin bile ulaşamadığı bir zirve. Örneğin, John Wick serisinin en başarılı filmi olan John Wick: Chapter 4, dünya çapında 447 milyon dolar gibi etkileyici bir rakama ulaşırken, The Matrix Reloaded bile 741 milyon dolarda kalmıştı. Bu başarılar kesinlikle takdire şayan olsa da, Pixar’ın ve “Oyuncak Hikayesi” markasının aileleri sinemaya çekme gücünün yanına yaklaşamıyor.
Bu durumun en büyük sebebi, “Oyuncak Hikayesi” serisinin nesiller boyunca izleyicilerle kurduğu sarsılmaz güven bağı. Reeves’in bu sevilen markaya dahil olması, hem serinin kendi hayranlarını hem de “bir aksiyon yıldızı animasyonda ne yapacak?” diye merak eden sinemaseverleri salonlara çekti. Sonuç olarak ortaya, sadece gişeyi domine etmekle kalmayan, aynı zamanda Keanu Reeves’e kariyerinin en büyük finansal başarısını getiren bir film çıktı.
“Yes, I Canada!”: Karşınızda Duke Caboom
Peki Reeves bu filmde kimi canlandırıyordu? Oyuncak Hikayesi 4’ün en unutulmaz yeni karakterlerinden biri olan Duke Caboom’u. Duke, 70’lerden fırlamış, sürekli kahramanca pozlar veren, oyuncak motosikletine atlayıp “ölüme meydan okuyan” hareketler yapmaya çalışan Kanadalı bir dublör oyuncağı. Dışarıdan bakıldığında özgüven patlaması yaşayan bu karakterin içinde, reklamlarındaki kadar havalı olamamanın getirdiği bir hayal kırıklığı ve kırılganlık yatıyor.
Keanu Reeves, Duke karakterine kattığı o abartılı karizma ve şovmenliğin altına, şaşırtıcı bir duygusal derinlik ve naiflik ekleyerek karakteri unutulmaz kıldı. Onun “Evet, ben Canada’yım!” diye bağırdığı anlar filmin en komik sahnelerinden olurken, geçmişindeki hayal kırıklığıyla yüzleştiği anlar ise izleyicinin kalbine dokundu. Bu rol, Reeves’in aksiyon filmlerinde görmeye alışık olmadığımız komedi zamanlamasını ve sıcaklığını sergilemesi için harika bir fırsat oldu.
Keanu Reeves‘in kariyerindeki en büyük başarının bu animasyon filmi olması, Hollywood’un bazen ne kadar şaşırtıcı olabileceğinin bir kanıtı. Bu rol, onu sadece Neo veya John Wick olarak tanıyan milyonları, yepyeni ve çok daha genç bir izleyici kitlesiyle tanıştırdı. Bazen en büyük zaferlerin, en beklenmedik rollerden geldiğini kanıtlarcasına…
