Noah Baumbach, son yirmi yılını orta yaşlı, entelektüel ve nevrotik karakterlerin varoluşsal krizlerini anlatmaya adadı. Marriage Story ile bir ilişkinin acı dolu otopsisini yaptıktan ve White Noise ile kafa karıştırıcı bir denemeye imza attıktan sonra, usta yönetmen yeniden en iyi bildiği sulara, yani o keskin zekalı ve melankolik komedi-dram dünyasına geri dönüyor. Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan yeni filmi Jay Kelly, Baumbach’ın kamerasını bu kez kendi endüstrisine, yani çatırdamakta olan Hollywood’a ve onun yaşlanan, şımarık ama bir o kadar da kayıp yıldızlarına çeviriyor. Ve o yıldızı canlandırmak için George Clooney’den daha mükemmel bir seçim düşünülemezdi.
“Kendin Olmak Cehennem Gibi Bir Sorumluluktur”
Film, Sylvia Plath’ın bu alıntısıyla açılıyor ve aslında tüm hikayeyi özetliyor. Jay Kelly (George Clooney), şöhretini bir zırh gibi giyen, her durumdan bir espriyle sıyrılabilen, o meşhur gülümsemesinin arkasındaki çaresizliği ustaca saklayan bir film yıldızıdır. Clooney, bu rolde adeta kendini oynuyor; kendi “movie star” personasını alıp, onunla acımasızca dalga geçiyor ve o parıltının altındaki boşluğu ve paniği gözler önüne seriyor. Bu, sadece bir rol değil, aynı zamanda Clooney’nin kendi şöhretine dair yaptığı meta bir yorum.
Film, bizi bir film setinin son gününe götürüyor. Jay Kelly, ekibe veda ederken duygusal bir konuşma yapıyor: “Bir gün, bu hepimizin son filmi olacak.” Onun bu melankolik ruh hali, sadece yaş almasıyla değil, aynı zamanda kendisini var eden sinema endüstrisinin de bir krizde olduğunu hissetmesiyle ilgili. Film, bu noktadan sonra Jay’in geçmişiyle ve pişmanlıklarıyla dolu bir yüzleşme yolculuğuna dönüşüyor.
Geçmişle Yüzleşme: Çalınan Hayatlar ve Pişmanlıklar
Jay’in bu yolculuğunu, iki önemli olay tetikliyor. Birincisi, akıl hocası olan yönetmen Peter’ın (Jim Broadbent), Jay’in reddettiği bir rol yüzünden belki de son filmini çekemeden ölmesi. İkincisi ise, cenazede karşılaştığı ve bir zamanlar hayatını çaldığını iddia eden eski okul arkadaşı Timothy’nin (Billy Crudup) sarsıcı suçlamaları. Baumbach’ın en zeki hamlelerinden biri, bu geçmişe dönüş sahnelerinde, bugünkü yaşlı Jay Kelly’yi odanın bir köşesinde, genç halinin yaptığı hataları sessizce izlerken göstermesi. Clooney’nin bu sahnelerde tek bir kelime etmeden, sadece yüzündeki pişmanlık ve kederle sergilediği performans, kelimenin tam anlamıyla kalp kırıcı.
Sadece Clooney Değil, Bir Efsaneler Geçidi
Filmin yükü Clooney’nin omuzlarında olsa da, yalnız değil. Adam Sandler, Jay’in yıllardır acısını çeken menajeri rolünde dokunaklı bir performans sergilerken, Laura Dern, Riley Keough ve Greta Gerwig gibi isimlerden oluşan dev bir kadro ona eşlik ediyor. Baumbach, adeta tüm Hollywood’u bu filmin içine sığdırarak, hikayenin sadece bir adamla değil, bir endüstrinin kendisiyle ilgili olduğunun altını çiziyor.
Jay Kelly, bir komedi gibi hareket eden ama zihninde çok daha ağır yükler taşıyan bir film. Yaşlanan bir adamın “oyunculuk yapmadığımda ben kimim?” sorusuyla boğuşmasını, bir yandan absürt komedi anlarıyla (kızını arkadaşının annesinin kredi kartı harcamalarından takip etmesi gibi), bir yandan da derin bir melankoliyle anlatıyor. Noah Baumbach, eşi Greta Gerwig’in Barbie ile genç kadınlar üzerine yaptığı devrimci yorumdan iki yıl sonra, bu kez çökmekte olan bir Hollywood’daki yaşlanan erkeklerin davasını üstleniyor. Ve bunu, yine o kendine has, zeki, komik ve dokunaklı üslubuyla başarıyor.
Artıları & Eksileri
Artıları (+):
- George Clooney’nin, kendi şöhretiyle dalga geçen, kariyerinin en iyi performanslarından biri.
- Noah Baumbach’ın keskin, zeki ve dokunaklı senaryosu.
- Melankoli ve komediyi mükemmel dengeleyen, özgün bir ton.
- Adam Sandler’dan Laura Dern’e, rüya gibi bir oyuncu kadrosu.
- Hollywood’un günümüzdeki krizine ve yaşlanmaya dair güçlü bir yorum.
Eksileri (-):
- Filmin sonlarına doğru bazı komik anların, artan psikolojik ağırlık altında biraz hafif kalması.