Boks, sinemanın en sevdiği spordur. Çünkü bir boks maçı, asla sadece iki insanın birbirine vurmasından ibaret değildir. O ring, hayatın kendisinin bir metaforudur: düşmek, kalkmak, son raunda kadar dayanmak, en ağır darbeleri alıp yine de ayakta kalmaya çalışmak… Bu yüzden boks filmleri, sadece bir spor filmi değil, aynı zamanda en güçlü insanlık dramalarıdır.
İşte o kan, ter ve gözyaşıyla dolu dünyayı en unutulmaz şekilde perdeye taşıyan, sinema tarihinin “ağır siklet şampiyonu” 25 efsanevi boks filmi.
25. The Champ (Şampiyon) (1979)
İyi bir boks filminin duygusal merkezi, sporcuların aileleri için dövüşmesidir. Bu filmde bu durum metaforik değil, son derece gerçektir. Eski bir boksör (Jon Voight), hayatına geri dönen eski eşi (Faye Dunaway) sonrası, oğluna (Ricky Schroder) daha iyi bir hayat sunabilmek için ringlere geri döner. Sonu sürprizlerle dolu, gözyaşartıcı bir hikaye.

24. Real Steel (Çelik Yumruklar) (2011)
Yapay zekanın işlerimizi elimizden alacağına dair günümüzdeki endişeler düşünüldüğünde, bu film şaşırtıcı derecede güncel. Robotların insanların yerini aldığı bir gelecekte, eski bir boksör (Hugh Jackman), oğluyla birlikte yeraltı robot dövüşlerinde son bir şans arar. Yönetmen Shawn Levy, insan ve bilgisayar efektlerini, duygu dolu bir hikayede harmanlama konusundaki ustalığını konuşturuyor.

23. The Harder They Fall (Şöhretin Sonu) (1956)
Boks dünyasının karanlık yüzünü bir yabancının gözünden anlatan bu klasik, Humphrey Bogart’ın son filmidir. Bogart, aslında yeteneksiz olan ama sahtekar bir menajer tarafından zaferleri ayarlanan bir boksörün hikayesini yazması için tutulan, işsiz bir gazeteciyi canlandırır. Peki, bir gencin hayallerini yıkma pahasına gerçeği yazacak mıdır?

22. Requiem for a Heavyweight (Ağır Sikletin Ağıtı) (1962)
The Twilight Zone‘un yaratıcısı Rod Serling’in kaleminden çıkan bu film, genç Muhammed Ali’ye yenildikten sonra kariyeri sona eren, yaşlanan bir boksörün (Anthony Quinn) trajedisine odaklanır. Ringden sonraki hayatın ne kadar acımasız olabileceğini gösteren, güçlü performanslarla dolu bir yapım.

21. Golden Boy (1939)
Hollywood’un Altın Çağı’ndan çıkma, büyüleyici bir film. Genç bir kemancının (William Holden), müzik yerine boks ringinde şansını denemeye karar vermesini konu alır. Ancak dövüşçü olmanın ne kadar affetmez bir hayat olduğunu kısa sürede acı bir şekilde öğrenir.

20. Jungleland (2019)
Boks maçları uzun zamandır “Amerikan Rüyası” için bir metafor olmuştur. Bu film, bu alt metni daha da derinleştiriyor. İki kardeş (Charlie Hunnam ve Jack O’Connell), borçlarından kurtulmak için ülkenin diğer ucundaki, kazanana büyük para ödülü vaat eden illegal bir dövüşe doğru yola çıkarlar. Daha iyi bir hayat için dövüşmekten daha “Amerikan” ne olabilir ki?

19. Chuck (2016)
Rocky filmine ilham veren gerçek boksör Chuck Wepner’ın (Liev Schreiber) hikayesi. Muhammed Ali ile yaptığı efsanevi maçtan sonra hayatı bir anda değişen Wepner’ın şöhretle ve kendi şeytanlarıyla olan mücadelesini, Liev Schreiber’ın o nüanslı ve alaycı mizahla dolu performansıyla izliyoruz.

18. Somebody Up There Likes Me (Lekeli Adam) (1956)
Paul Newman, boksör Rocky Graziano’nun gerçek hayat hikayesini anlatan bu filmde, topluma uyum sağlayamayan ve boksu bir sığınak olarak gören bir karakteri canlandırıyor. Yönetmen Robert Wise, işçilerin, askerlerin ve boksörlerin kaderini tek bir zorlayıcı hikayede birleştiriyor.

17. Ali (2001)
Boksun en büyük kişiliği şüphesiz Muhammed Ali’ydi. Michael Mann’in yönettiği bu başyapıt, Ali’nin hayatındaki on yıllık bir dönemi, İslam’a geçişinden en ikonik maçlarına kadar, o dönemin sosyopolitik atmosferiyle birlikte anlatıyor. Will Smith, Ali’nin o sakin dehasını ve nüanslarını perdeye taşıyarak kariyerinin en iyi işlerinden birini çıkarıyor.

16. Cinderella Man (2005)
Ron Howard’ın yönettiği, Russell Crowe’un başrolde olduğu bu film, Büyük Buhran döneminde ailesini geçindirmek için ringlere geri dönen bir boksörün gerçek hayat hikayesini anlatır. Cinderella Man, sadece bir boks filmi değil, aynı zamanda en zor zamanlarda bile umudun ve ailenin gücüne dair sıcacık ve ilham verici bir dramdır.

15. Body and Soul (Beden ve Ruh) (1947)
Aile draması ile spor filmi kalıplarını ustaca birleştiren bu klasik, babasının ölümünden sonra annesinin itirazlarına rağmen boksör olan bir gencin (John Garfield), bu vahşi sporun karanlık yeraltı dünyasında temiz kalma mücadelesini anlatıyor.

14. Fat City (Kızgın Şehir) (1972)
Yaşlanan bir boksör (Stacy Keach) ile kariyerinin başındaki umut dolu bir gencin (Jeff Bridges) yollarının kesiştiği, trajik bir “nöbet değişimi” hikayesi. Hayatın acımasız gerçekleriyle yüzleşen iki farklı neslin, tüm zorluklara rağmen umutlarını koruma çabasını anlatan, son derece insancıl bir film.

13. The Boxer (1997)
Daniel Day-Lewis bir role hazırlandığında, o rolü oynamaz, o role dönüşür. IRA üyeliği nedeniyle hapse girip çıktıktan sonra hayatını yeniden kurmaya çalışan bir boksörü canlandırdığı bu film için bir yıl boyunca profesyel boks eğitimi alması, onun adanmışlığının en büyük kanıtı.

12. The Hurricane (Onaltıncı Raund) (1999)
Bazen en büyük dövüş, ringin dışında verilir. Denzel Washington’ın, haksız yere cinayetten hüküm giyen boksör Rubin “Hurricane” Carter’ı canlandırdığı bu film, boks sporunu adalet, ırkçılık ve özgürlük mücadelesi için bir fon olarak kullanır.

11. The Survivor (2021)
Boks filmleri genellikle serttir, ama The Survivor kadar karanlığı çok azdır. Yönetmen Barry Levinson, Auschwitz toplama kampında hayatta kalmak için diğer mahkumlarla ölümüne dövüşmeye zorlanan Harry Haft’ın (Ben Foster) gerçek ve sarsıcı hikayesini anlatıyor.

10. Tyson (2008)
Mike Tyson, şöhretinin zirvesindeyken, herhangi bir kurgusal karakter kadar karmaşık ve yetenekliydi. Belgeselci James Toback, efsanenin kendisini karşısına alıp, o baş döndürücü kariyerini, çöküşünü ve aradaki her şeyi kendi ağzından dinletiyor.

9. Million Dollar Baby (Milyonluk Bebek) (2004)
Clint Eastwood’un bu filmi, klasik bir ” underdog” (mazlumun hikayesi) gibi başlar ama izleyicisini hiç beklemediği, trajik bir sona doğru sürükler. Hilary Swank’in canlandırdığı Maggie’nin azmi ve Eastwood’un canlandırdığı yaşlı antrenör Frankie’nin onunla kurduğu baba-kız ilişkisi, filmi basit bir boks filminden çıkarıp, hayat ve ölüm üzerine yürek burkan bir dramaya dönüştürür.

8. Girlfight (2000)
Rocky‘nin ruhani bir halefi gibi hissettiren bu film, ringde kendini bulan genç bir kadının hikayesini anlatıyor. Ve tıpkı Rocky‘nin Stallone’u bir yıldıza dönüştürmesi gibi, Girlfight da Michelle Rodriguez’i Hollywood’un en aranan yeni yeteneklerinden biri yaptı.

7. The Fighter (Dövüşçü) (2010)
Mark Wahlberg başrolde olsa da, bu filmi unutulmaz kılan, Christian Bale ve Melissa Leo’nun Oscar kazandığı o inanılmaz yan rol performanslarıdır. Uyuşturucu bağımlısı eski boksör bir abi ve hırslı bir annenin gölgesinde kendi yolunu bulmaya çalışan boksör Micky Ward’ın gerçek hikayesi, aile, sadakat ve fedakarlık üzerine kurulu, son derece gerçekçi ve dokunaklı bir dram.

6. Cutie and the Boxer (2013)
Bir boks filmi ne zaman bir spor filmi olmaktan çıkıp daha fazlasına dönüşür? Bu belgesel, 40 yıldır evli olan boksör-ressam Ushio Shinohara ve onun gölgesinden çıkmaya çalışan sanatçı eşi Noriko’nun fırtınalı ilişkisini anlatıyor. Fiziksel dövüşlerin yerini, kişiliklerin ve sanat tarzlarının çarpışması alıyor.

5. The Set-Up (Tuzak) (1949)
Modern boks filmlerinin “dövüş, içsel çatışmanın bir metaforudur” formülünün atası. Yönetmen Robert Wise, kariyerinin son demlerindeki bir boksörün (Robert Ryan), eşinin tüm itirazlarına rağmen ringde kendini kanıtlama arzusunu, noir (kara film) bir atmosferde anlatıyor.

4. When We Were Kings (Unutulmaz Maç) (1996)
Tarihin en efsanevi spor olaylarından biri olan, Muhammed Ali ve George Foreman arasındaki “Rumble in the Jungle” (Ormandaki Kapışma) maçını anlatan bu belgesel, bir boks maçından çok daha fazlasıdır. O, 70’lerin politik atmosferini, siyahların kültürel uyanışını ve bir sporcunun nasıl bir sembole dönüştüğünü anlatan, Oscar ödüllü bir başyapıttır.

3. Creed (2015)
Rocky efsanesini, saygıyla ama bir o kadar da taze bir enerjiyle yeniden canlandıran modern bir klasik. Rocky’nin eski rakibi Apollo Creed’in oğlu Adonis’in (Michael B. Jordan), kendi mirasını yaratma mücadelesini anlatan film, hem yeni nesil için harika bir başlangıç noktası hem de eski hayranlar için duygusal bir saygı duruşudur.

2. Rocky (1976)
Tüm zamanların en ilham verici filmlerinden biri. Sylvester Stallone’nin kendi hayat hikayesinden de izler taşıyan bu film, kazanmakla ilgili değildir; “mesafeyi kat etmekle”, yani son raundun son zili çaldığında hala ayakta olabilmekle ilgilidir. Rocky Balboa’nın azmi, sinema tarihinin en büyük underdog hikayesidir.

1. Raging Bull (Kızgın Boğa) (1980)
Eğer Rocky bir boksörün yükselişinin ilham verici hikayesiyse, Martin Scorsese’nin yönettiği Raging Bull da bir boksörün kendini yok edişinin trajik ve şiirsel ağıdıdır. Robert De Niro’nun, boksör Jake LaMotta’yı canlandırmak için aldığı kilolarla tarihe geçen, Oscar’lı performansı, sadece bir rol değil, bir sanat olayıdır. Scorsese’nin siyah beyaz çektiği bu film, ringin içindeki vahşet kadar, bir adamın kendi kıskançlığının, öfkesinin ve yalnızlığının yarattığı daha büyük vahşeti anlatır. Sadece bir boks filmi değil, sinema tarihinin en iyi filmlerinden biridir.

