Bazı filmler vardır, sadece başarılı olmazlar, tüm endüstrinin kurallarını baştan yazarlar. Steven Spielberg’in 1975 tarihli başyapıtı Jaws, tam olarak böyle bir film. Sadece bir nesli denize girmekten korkutmakla kalmadı, aynı zamanda “yaz blockbuster’ı” kavramını da icat etti. Quentin Tarantino‘nun “gelmiş geçmiş en harika filmlerden biri” olarak tanımladığı bu efsane, 50. yıl dönümüne özel olarak yeniden sinemalarda gösterime girdi ve olanlar oldu: 50 yaşındaki bir canavar, vizyondaki yepyeni ve yıldızlarla dolu iki filmi adeta yutarak gişenin altını üstüne getirdi.
Rakamlarla Gelen Zafer: Jaws’ın Gişe Performansı
ABD’de İşçi Bayramı hafta sonu gişe rakamları, Hollywood için ilginç bir tablo ortaya koydu. Zirvede, son haftaların galibi olan korku filmi Weapons yer alırken, hemen arkasından gelen isim herkesi şaşırttı. 50 yaşındaki Jaws, yaklaşık 8.1 milyon dolarlık bir hasılatla listenin ikinci sırasına yerleşti. Bu rakamın asıl önemi ise, Jaws’ın devirdiği rakiplerde gizli.
Devirdiği Rakipler Kimlerdi?
Jaws, listede öylesine duran iki filmi geçmedi. Doğrudan, yılın en iddialı ve en yıldızlı yeni filmlerinden ikisini geride bıraktı:
- Caught Stealing: Black Swan ve The Whale gibi filmlerin dahi yönetmeni Darren Aronofsky’nin yönettiği, başrollerinde günümüzün en popüler yıldızları Austin Butler ve Zoë Kravitz’in yer aldığı, eleştirmenlerden tam not almış bir suç gerilimi.
- The Roses: Başrollerinde Benedict Cumberbatch ve Olivia Colman gibi iki Oscar’lı dev ismin yer aldığı, merakla beklenen bir romantik komedi.
Yani, son teknolojiyle çekilmiş, en popüler yıldızlara ve en saygın yönetmenlere sahip iki yeni film, yarım asırlık mekanik bir köpekbalığına karşı gişede mağlup oldu.
Bir Filmin Ötesinde: Jaws Neden Hala Bu Kadar Dişli?
Peki, 50 yıl sonra bile Jaws‘ı bu kadar güçlü kılan ne? Cevap, Spielberg’in dehasında ve filmin kusursuz yapısında yatıyor. Jaws, sadece bir canavar filmi değil, aynı zamanda sinema tarihinin en iyi gerilim filmlerinden biridir. John Williams’ın o ikonik ve basit müziğiyle yarattığı gerilim, köpekbalığını görmediğimiz anlarda bile bizi koltuğumuzun ucunda tutar. Üç Akademi Ödülü kazanması ve 1975’te 9 milyon dolarlık bir bütçeyle bugünün parasıyla yaklaşık 2.8 milyar dolara denk gelen bir hasılat yapması, onun sadece bir film değil, bir kültür fenomeni olduğunun kanıtıdır.
Bu hafta sonu yaşananlar, Hollywood’a da net bir mesaj veriyor: Yorgun devam filmleri ve ruhsuz gişe canavarlarıyla dolu bir dönemde, izleyiciler hala iyi anlatılmış, ustaca yönetilmiş ve zamana meydan okuyan gerçek hikayelere aç. Bazen en büyük köpekbalığı, en yaşlı olanıdır.
